Kitap Önerisi #6: Teknik olmayan teknik kitaplar
Yeniden selamlar! Uzun ve yorucu bir aranın ardından, yazılarıma kaldığım yerden devam ediyorum.
Kitap önerisi serisinde, genelde kitapları tek tek tanıtırdım fakat; araya epey zaman girdiği için, şimdiye dek okuduklarımı bir liste halinde paylaşmak istedim. Bu listede, okuduklarım arasından seçtiğim, teknik konuları inceleyen fakat bu konuları; teknik kitapların kaygılarını taşımadan, ilgi çekici ve eğlenceli halleriyle “herkes için okunabilir” hale getirmiş popüler bilim/teknoloji kitaplarından bahsediyor olacağım.
1. Bana Yalan Söylediler — Seth Stephens-Davidowitz
Boyutları ve sayfaları çevirdiğinizde oluşturduğu hissiyatla, pekala bir teknik kitabı andırsa da; Bana Yalan Söylediler, internet çağıyla büyük bir ivme yakalayan veri biliminin, insan faktörüyle ilişkisini çarpıcı şekilde ortaya koyan, yalın fakat detaylı bir kitap. Açıklayıcı şekiller, grafikler ve anlatılan konuların motivasyonunu destekleyecek yaşanmış örneklerle zenginleştirilen kitap; özellikle, veri bilimi ve yapay zekayı sosyolojik açılardan değerlendirmek isteyenler için güzel bir rehber kitabı olmuş diyebilirim.
2. İnternetin Geçmişi ve Dijital Gelecek — Johnny Ryan
Çoğu kişi için internetin; su, doğalgaz ve elektrik üçlüsünden elzemiyet bakımından aşağı kalır bir yanı olmadığı kesin. Peki hayatımızın merkezindeki bu teknoloji; tam olarak hangi dürtüyle, neden ve ne zaman ortaya çıktı? En önemlisi, nasıl oldu da hayatımızın merkezine yerleşiverdi? İnternetin Geçmişi ve Dijital Gelecek, bu ve bunun gibi pek çok soruya cevap veriyor. İkinci dünya savaşında günümüze, internetin ortaya çıkışı ve (dolaylı olarak bilgisayarların da) gelişimini tarihsel detaylarıyla ele alıyor. Sanırım bu kitap için uygun bir tanım “teknoloji tarihi kitabı” olabilir. Tarihsel bilgilerin yanı sıra, ele alınan dönemlerin internet kültürüne ait bazı teknik detaylara da yer vermiş olması, özellikle nostalji seven teknoloji meraklılarını ayrıca heyecanlandırabilir.
3. Yaşamın Kıyısında & Hayatta Kalma Bilimi — Frances Ashcroft
Lost dizisini izleyenler, ilk sezonlardaki John Locke karakterinin; hayatta kalma içgüdülerini, olayları ele aldığı felsefi bakış açısını ve adaya teknik bilgi-becerileriyle adapte olma çabasını eminim bencileyin karizmatik bulmuştur. Belirsizlik dolu, kaotik bir ortamda soğukkanlılığı kaybetmeden, olayları bilimsel bir gözle değerlendirip, doğru kararları verip, doğru zamanlamayla uygulamak; Locke karakteriyle bu kitabın ortak noktası denebilir. Okyanuslardan uzay boşluğuna, yaşamla ölüm arasındaki o ince çizgilerde, hayatta kalmanın bilimsel yordamlarını açıklayan bu kitabı; anlattığı pratik bilgilere ihtiyacınız olmamasını dileyerek okumanızı tavsiye ederim. :)
4. Zamanın Yeniden Doğuşu — Lee Smolin
Zaman nedir? Onun kadar bildiğimiz ama aynı zamanda bilmediğimiz başka bir kavram var mıdır? Zaman, felsefenin mi yoksa fiziğin mi konusudur? Zamanı ölçtüğümüzde, aslında tam olarak neyi ölçmüş oluyoruz? Zaman bir yanılsama mıdır yoksa gerçek mi? Bunun gibi ardı arkası gelmez soruları muhakkak aklınıza getirmişsinizdir. Zaman hakkında söyleyecek çok şeyimiz var, fakat nedense onu tanımlamak ve ona nüfuz etmek konusunda kafamız her zaman karışmış. Zamanın Yeniden Doğuşu, bu kafa karışıklığını belki de daha çok körüklüyor olabilir ama; hem zamanın fizik yasalarındaki önemli yerinden bahsediyor, hem de gerçek olması gerektiğine dair detaylandırılmış incelemeler sunuyor. Zamanı olan herkese tavsiye ederim :).
5. Cennetin Ejderleri — Carl Sagan
Astronomi ve uzay hakkında kitapları karıştıracak kadar meraklı olup da Carl Sagan’ın adını duymayan eminim yoktur. Sagan’ın son derece teknik konuları bile herkes için anlaşılabilir hale getirmesi ve bunu; sayfaları heyecanla çevirmenize neden olan harikulade akıcılığa sahip bir anlatıyla birleştirmesi, şüphesiz, onun kitaplarını özel yapan nedenler. Dolayısıyla bu yönlerden baktığımızda, Cennetin Ejderleri için de klasik bir Sagan kitabı diyebiliriz. Fakat bu kitabında, diğer çoğu kitabına nazaran uzaya değil, kendi içimize yaptığımız bir yolculuk mevzu bahis. “İçimize”nin spiritüel bir anlamı yok. Gerçekten içimize, beynimizin derinliklerine bir yolculuk. Nispeten eski bir kitap olmasına (ilk baskısı 1977'de yapılmış) ve aradan geçen zamanla, kitabın yeterince güncel bilgiler içermemesi ihtimaline rağmen, zihin üzerine düşüncelerin 50 yıl öncesini ve ondan daha da öncesini okumak için bile tavsiye edebilirim.
6. Son Sözü Genom Söyler — Greg Gibson
Yazılımcı perspektifinden genetik kodlar için, “organizmaların kaynak kodları” benzetmesi yapabiliriz sanırım. Dolayısıyla genetikle ilgili şeyler okumak; son derece kompleks makineler olan canlıların kaynak kodunu okumak olduğu için, benim için bu açıdan daha da keyifli hale gelir. Nitekim bu kitapta da, genlerin ve bizatihi insan genlerinin dünyasına yakın bir mercek tutulmuş. Fiziksel ve mental hastalıklar, bulaşıcı hastalıklar, sağlık ve hijyen gibi konularda hem teorik hem pratik bilgileri oldukça açıklayıcı ve akıcı bir çerçevede veren Son Sözü Genom Söyler, genlere sahip herkesin ilgisini çekebilecek, incelikli bir kitap.
7. Son Doğal İnsan, Nereden Geldik Nereye Gidiyoruz? — Robert A. Norman, Sharad P. Paul
Aldous Huxley, kült romanı Cesur Yeni Dünya’da “yapay olarak üretilen” insanların karanlık bir çağını tarif eder. İnsana ait hasletlerin, belirli bir yaşam döngüsüne göre optimize edilmeye çalışıldığı romanın dünyasında; bu yolla medeniyetin, nihai bir barış ve refaha kavuşmayı arzu ettiği tasavvur edilir. Nitekim savaşlar ve anlaşmazlıklar ortadan kaldırılmış ve toplum; pozitivist ve pragmatik ahlak yargılarıyla yeniden şekillendirilmiş ve kendi ütopyasına kavuşmuştur. Fakat romanın ironisi; nihayet elde edilen bu toplumsal ütopyanın, bireyler nezdinde bir distopyaya dönüşmesidir aslında. İşte Son Doğal İnsan kitabı da; Cesur Yeni Dünya gibi kurgusal bir kitap değil ama, insanlık olarak her şeye tahakküm edebilme dürtümüzün bizi nereye götürdüğünü, bilimsel bir pencereden yorumlamaya çalışıyor. Son doğal insanların çağı olarak adlandırdığı bugün için adeta bir milattan bahsediyor ve insan medeniyetinin uzun zamandır geçirmekte olduğu dönüşümlere bakarak, öngörülerde bulunmaya çalışıyor. Bilim ve kurgunun ince sınırında, daha çok bilim tarafında kalmaya çalışan bir kitap diyebilirim sanırım özetle.
8. Yapay Öğrenme: Yeni Yapay Zeka — Ethem Alpaydın
Prof. Ethem Alpaydın’ın literatüre kazandırdığı önemli kitaplardan biri olan Yapay Öğrenme: Yeni Yapay Zeka kitabında; bilhassa yapay zekaya sıfırdan bir giriş yapmak isteyenler düşünülmüş ve bu bağlamda konular da, teknik ayrıntılar tamamen ayıklanmadan, olabildiğince basitleştirerek anlatılmış. Yapay öğrenmenin gereksinimi ve motivasyonunun kısa bir tarihçesiyle, bugüne kadar olup bitenleri başlangıçta okuduğumuz kitap; sonrasında veri analizi, örüntü tanıma, makine öğrenmesi ve sinir ağları gibi daha derin konulara ilerliyor ve yapay zekanın bugünü ve geleceği hakkında önemli gelişmelerden bahsediyor. En çok, yapay zekaya yeni başlayanların ilgisini çekeceği muhakkak, fakat; daha önce buna benzer okumalar yapmış olanların da ilgisini çekebileceğini düşünüyorum. Bu yüzden yapay zekaya dair bir başucu kitabı olarak herkese tavsiye edebilirim.
9. Veri Bilimi — John D. Kelleher, Brendan Tierney
Bu kitap için de aslında bir önceki kitapla benzer şeyler söylenebilir. Fakat Veri Bilimi kitabı, daha spesifik olarak veri bilimi ve dijital mahremiyet üzerine yoğunlaşıyor. Yaşanmış örneklerle, veri biliminin günümüzdeki potansiyelini teknik bir pencereden okuduğumuz kitapta; daha bugünden yaşamaya başladığımız kişisel verilerle ilgili etik sorunlara da özellikle değinilmiş. Yine bir başucu kitabına yakın olması dolayısıyla herkese tavsiye edebilirim.
10. Bilimin Öncü Kadını Remziye Hisar, M. Ali Alpar (Hazırlayan)
Bu kitap, aslında tam olarak bir söyleşi kitabı. Fakat, bilime ömrünü adayacak kadar gönül verenlerin; nelere göğüs germesi gerektiğini, zorluklar karşısında yılmadan nasıl çabaladıklarını, hayal kırıklarının üstesinden gelebilmek için neleri göze aldıklarını, meslektaşları tarafından bile uğradıkları ayrımcılığı ve ötekileştirmeyi hazin ve çarpıcı bir şekilde ortaya koyan bir kitap. Remziye Hisar, Türkiye Cumhuriyeti’nin doktoralı ilk bilim insanlarından biri. Üstelik doktorasını kimya üzerine, dünyanın prestijli üniversitelerinden biri olan Sorbonne Üniversitesi’nde, iki çocuklu yalnız bir anne olarak alabilmiş fedakar bir bilim insanı. Onun azmini, kendisinin şu sözlerinden anlayabiliriz sanırım:
Fen derslerinde daima (..) hep yabancı isim olması, bir tek Türk adı olmaması beni kahrederdi. Sanki o eksiği ben tamamlayacakmışım zannederdim.
Muhakkak okumanızı tavsiye ederim.
Bonus: Düzülke — Edwin A. Abbott
Son olarak “kurgusal teknik” bir kitaptan bahsetmek istedim. Düzülke; her şeyin iki boyutlu olduğu ve geometrik şekillerden oluştuğu ilginç bir dünyayı anlatıyor. Bu dünyanın yaşayanları kareler, üçgenler ve daireler. Tıpkı üç boyutlu dünyada yaşayan bizler gibi; kendi toplumsal ve ahlak kurallarına, geleneklerine ve ritüellerine sahipler. Dahası; zorbalar, zalimler ve mazlumlar, adeta bizim dünyamızdan yansıyan gölgeler gibidirler. Fakat Düzülke, yalnızca, üç boyutlu dünyamızın iki boyutlu kaba bir tasviri değil. Kendimize ve evrenimize koyduğumuz sınırlar hakkında düşünülesi yergilerde bulunan, bunu da geometri algımız üzerinden oldukça ilginç bir şekilde yapmayı başaran, son derece hoş bir kitap. Geometri temelinde incelikle yazılmış bu romanı herkese tavsiye edebilirim.
Yaşadıklarınıza, her zaman üst boyutlardan, daha kapsayıcı bakabilmenin temennisiyle, iyi okumalar dilerim :)